BACAK: “ADAM GİBİ BİR TURİZM POLİTİKAMIZ YOK”

Bacak, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Değerli arkadaşlar bugün 13 Temmuz. Yani kısıtlamasının az olduğu normal yaşama dönüşün 13.günü. İnşallah tez zamanda bu mikrop belası hayatımızdan çıkar gider. Alınan tedbirler ve aşılama ile bu illetten kurtulacağız amma ekonomi virüs bizi yiyip bitirecek gibi. Adam gibi bir turizm politikamız olmadığı için başkalarının inisiyatifine bırakıldığımız turizm, turizm yapılabilecek 2 – 3 ay içerisinde şehir esnafımızın hangi derdine çare olacak. İki yıldır katlanarak büyüyen ekonomik sıkıntının ne kadarına merhem olacak. Yoksa şu 2 veya 3 ayı mı amorti edecek. Duamız ve isteğimiz esnafımızın bir an önce ferahlaması ve rahatlamasıdır. Ama yerel basınımıza yansıyan haberler hiç de iç açıcı değil. Şehrimizde faaliyet gösteren kredi kooperatiflerinden sadece ikisinin beyanına göre esnaf 2020 yılında yaklaşık 71 milyon, 2021 yılının ilk altı ayında 73 milyon TL kredi kullanmış. İşin vahim tarafı 2020 yılında alınan kredilerden geri dönüş olmamış. Toplam borç 144 milyon TL seviyesine çıkmış. Eski parayla söyleyecek olursak 144 trilyon TL. Diğer iki kooperatifin kredi borç büyüklüğü en az bu kadarsa bankalar hariç esnafın kredi borcu yaklaşık 288 milyon, eski parayla 288 trilyon. Banka ve kredi kartı borçları da buna eklenirse durumun vahametinin ne boyutlarda olduğu ortaya çıkar. Allah korusun bunun sonucu toplumsal patlamadır. Bugün dikkatten kaçırılan ve görmezden gelinen intiharlar ne boyuta ulaşır, bilemeyiz. Bu yolun sonu çıkmaz sokak.”   Saadet Partisi Antalya İl Başkan Danışmanı Mustafa Bacak, vermeden almayı ekonomik politika olarak belirleyen AKP Hükümeti allayıp pullayarak esnafa verdiğini söylediği nefes kredisini, emekliye ve memura verdiği maaş artışını daha vermeden aldığını belirterek; “İşine araçla gidip gelmek zorunda olan, malını perakendecisine ulaştırmak için araba kullanmak zorunda olan toptancının aracının yakıtının pompa fiyatına 70 kuruş, tüm bu esnafla birlikte tüm emekli, memur topyekûn halkımızın elektrik faturasına 15 zam yaptılar. Yani halka verilen nefes kredisinin, emekli, memura yapılan maaş artışının finansmanı yine halk. Ne güzel dünya be. Aklımızı başımıza ne zaman alacağız” diye belirtti.   Danışman Bacak, açıklamasınnı şöyle sürdürdü: “Günümüz söylemiyle mobbing, Türkçe anlamıyla psikolojik taciz de ne. Kendine güveniyorsan, sahip olduğun makamı hak ediyorsan rakibinle hatta hasmınla bilginle, yeteneğinle mücadele edersin. Makamını veya sahip olduğun birtakım yetkileri kullanarak bulunduğu yere hak ederek gelen, yıllarını vererek elde ettiği mesleğinden ekmeğini kazanan hiç kimseye mobbing yapılamaz. İşinden istifa ettirilemez. Bunun adı zulümdür. Bizzat kendimin ve ailemin de muayene olduğu, ilgi, alaka ve gösterdiği özenden dolayı ALKÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm doktoru Doç. Dr. İsmail Murat PEPE'yi destekliyor. Yapılan uygulamayı esefle kınıyoruz. Profesörlüğe yaklaşan, hastalarının teveccühünü kazanan bu doktorumuzun yükselişi birilerini ürkütmüşe benziyor. Sevgili doktorum sizinle beraberiz.           Saadet Partisi olarak bizler önce ahlak ve maneviyat diyor, her işte ehliyet ve liyakat arıyoruz. Bugün ülkemizi yönetenlere bunu öneriyor ve tavsiye ediyoruz. Ehliyetsiz ve liyakatsiz kadrolarla geleceğiniz durum budur. Buna karşılık AKP yöneticileri sanki biz hayrına değil de şerrine söylüyormuş gibi davranarak hala kendilerini bu aciz duruma düşüren davranışlarından vazgeçmiyorlar. Allah aşkına Alanya Limanı işletmecisi ALİDAŞ yönetim kurulu üyeliğine atadığınız stilist Esma Ataç Beki balıklara don mu tasarlayacak? Vakıfbank yönetimine atadığınız tahsilattan sorumlu Güreşçi gibi. O da görevde kalsaydı tahsilatı herhalde el ense veya kündeye getirerek yapacaktı.           Sevgili Dışişleri Bakanımız, Antalya ve Alanya'da yapılan toplantılarda adından gururumuz, medarı iftiharımız olarak anılan Sn. Mevlüt Çavuşoğlu KPSS birincisini mülakatta eleyip, 100 üzerinden 22,5 alan yeğenine yüksek lisans verilmesinde hiç mi vicdanınız sızlamadı? Bu haksızlığa nasıl rıza gösterirsiniz? Bu bir zulümdür. Eğer bu olay gerçek değilse niye yayın yasağı getirdiniz? Siz de biliyorsunuz ki yayın yasağı gerçekleri gizlemektir veya gizlemeye çalışmaktır. Tosuncuk olayına yasak getirdiğiniz gibi.”